Denizaltıda ilk Savunma Bakanı
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile pazartesi günü Marmara Denizi'nde, TCG Preveze denizaltısında buluştuk. Bir yandan savunma sanayiinin geldiği noktanın gururunu yaşadık, diğer yandan, 12.4 metre periskop derinliğinde sorularımızı sorduk. Ukrayna'dan İstanbul Boğazı'na doğru gelen başıboş mayınlar için alınan önlemlerden, Yunanistan Savunma Bakanı'na iletilen koşulsuz davete kadar bir sürü başlık çıktı konuşmadan...
"Geçenlerde Brüksel'e gittiğimizde NATO toplantısında Yunan Savunma Bakanı ile konuştuk, görüştük. Olayları, düşüncelerimizi olduğu gibi anlattık. Ziyaretler... ‘Ben sizi davet ediyorum. Buyurun gelin. Değilse beni davet edin, ben geleyim’ dedim. Konuları biz kendimiz çözelim. Yani eğer kendiniz çözemezsiniz bir problemi uluslararası ortamda başkaları sizin adınıza konuşmaya başlıyor. Dolayısıyla, biz kendi işimizi kendimiz çözmek için konuşalım, Güven Artırıcı Önlemler toplantılarının ikisini Atina'da, birini Ankara'da yaptık. Dördüncü toplantı için sıra bizde. Kendilerini bekliyoruz. Ege Denizi’nin zenginliklerinden en iyi şekilde yararlanmak için asıl bizim turizm ve enerji bakanlarımızın konuşması lazım diyoruz. Onlar konuşsunlar. ‘En kısa zamanda buyurun’ dedik, ‘İstanbul'a siz gelin yahut beni çağırın, ben geleyim Atina'ya.’ Bize henüz dönüş olmadı.
Ambargonun yeni adı
“Dost ve kardeş bildiklerimizin, müttefik bildiklerimizin örtülü veya açık ihracat lisanslarına tahdit koydukları bir dönemdeyiz. Parasını pulunu verdik, müracaatımızı yaptık, ver bunu müttefikiz. Verilmiyor. Almanya'da var, Fransa'da var, Kanada'da var, Amerika'da var, hepsi var. İngilizler sağ olsunlar, tahditleri kaldırdılar ve kaldırmaya devam ediyorlar. İnşallah diğer müttefiklerimize diğer dostlarımıza da bu örnek olur. Bunu temenni ediyoruz. Çünkü geçen NATO toplantısında bütün muhataplarımıza söyledik. 'Türkiye'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuvvetli olması NATO'nun kuvvetli olması.' dedik. ‘Türkiye'den beklentileriniz, A, B, C...’ Bunları nasıl yapacağız? Çeşitli kısıtlamalar var, nasıl olacak bu iş? Dolayısıyla, bunları da gündeme getirmek suretiyle yapılması gerekeni telkin ediyoruz, izah ediyoruz, sabırla anlatıyoruz. Bazı ülkelerde bu konularda anlayış arttı. 'Bir musibet bin nasihatten evladır.' Biz NATO’da 70 yıldan beri neyi kötü yaptık? NATO'nun nesine yük olduk? Bilakis, yük alan bir devlet olarak elimizden geldiğince her türlü fedakârlığı, her türlü katkıyı sağlamak suretiyle NATO'nun genel anlamdaki görevinin yapılması için gayret gösterdik.
Ukrayna'nın bağımsızlığı, egemenliği, hakkına hukukuna saygı gösterin diyoruz. Bölgede barış olsun. Önce bir ateşkes, sonra barış, daha sonra istikrar olsun ve herkes neyse hakkına hukukuna razı olsun. O çerçevede barış içinde yaşayalım. Tabii barış dengesinin en önemli unsurlardan biri de Karadeniz'deki barış. Karadeniz'deki barışın da esası Montrö. Böyle bir denge kurulmuş. Bozmadan, bu statükoyu muhafaza etmeli. Bunun herkese yararı var, kimseye zararı yok ve şu ana kadar çok şükür devletimiz bunu gayet güzel götürdü, götürüyor. Karadeniz'i çatışma sahnesi yapmayın, yarışma sahnesi yapmayın, mücadele sahnesi yapmayın. Bırakın Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler Montrö çerçevesinde bunun zenginliklerinden yararlansınlar. Karadeniz'e kıyısı olan ülkeler bu Montrö kurallarına uysun. Dışarıdakiler de buna uysun ve oradaki dengeyi bozmayın. Bunun kimseye zararı değil, bilakis, herkese faydası var.”
Şoygu’yla görüşme
“Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile görüştük, kendi konularımızın ardından konu ayçiçeği yağı taşıyan gemilere geldi. Ticaret Bakanımızdan aldığımız bilgileri ilettik ve gemilerin oradan çıkması lazım dedik. Telefonu kapattık, kısa bir süre sonra gemilerin serbest bırakıldığını Ticaret Bakanımız iletti. Türkiye'nin çok ciddiye alınan bir pozisyonu var. Bu onun en somut göstergesi.”
Kiev'de bekleyen Koca Yusuf
“Kiev’de kalan iki nakliye uçağımızla ilgili olarak Ukrayna 'Herhangi bir vukuat yok', Moskova da 'Her an takip ediyoruz' diyor. Fakat her iki taraf da çeşitli güvenlik endişeleri nedeniyle uçakların mevcut konumlarında kalmasının uygun olacağını ifade ediyorlar. İnşallah uçaklarımızı en kısa sürede ülkemize getireceğiz.
Mauripol'deki Türk vatandaşlarımızın tahliyesine yönelik çalışmalarımız ve anlık temaslarımız devam ediyor. Bölgede çatışmalar sürüyor. Vatandaşlarımızın bulunduğu camide herhangi bir hasar, zarar, ziyan yok. Vatandaşlarımızın durumları iyi. Çatışmalar dursun derhal tahliye edilecekler. Türk ve yabancı uyruklu sivil insanlar başta olmak üzere diğer tahliye konularında da elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Temasımız sürüyor.”
Mayınlara karşı İHA'lar
“Öncelikle gelen bilgileri tetkik ve koordine ediyoruz. Bazı mayınların sürüklendiğine yönelik ifadeler var. Her ihtimale karşı uçaklarımız, helikopterlerimiz, firkateynlerimiz dâhil, gözetlemek suretiyle takip ediyoruz. Mayın avlama gemilerimiz, helikopterlerimiz, İHA'larımız bunların peşinde, inşallah bir kaza bela olmadan onlar kendilerini imha eder veya biz görür mayın avlama gemimizle tahrip ederiz.”
Denizaltıda ilk Bakan
Denizaltıda konuşan Bakan değil, denizaltıyla dalan ilk Bakan. İlk atış tatbikatı yapan Bakan. İlk Genelkurmay Başkanı. Tarihte böyle bir şey yok.
10 ay gemiden inmeyen personel
Pazartesi günü Preveze ile dalışa geçtiğimiz andan itibaren denizaltı filosu ve personeliyle ilgili bilgimizin ne kadar az olduğunu fark ettim. Daracık yataklar diyoruz ya, her personelin bir yatağı yok. “Sıcak yatak” dedikleri, personel sayısının yarısı kadar yatak var, kader birliği ettikleri için birinin kalktığı yatağa diğeri yatıyor, adına da “Sıcak yatak” diyorlar.
Denizaltıda duş süresi sadece üç dakika. Az olan suyu dikkatli kullanma alışkanlığının bir gerekliliği bu. Oksijen için de durum farklı değil. Barış ve savaş pozisyonları farklı ama görev dipte beklemek durumunda oldukları zamanlarda oksijen kullanımı azalsın diye personelin çoğunu yatırmak, gerektiğinde maskelerini takarak yedek oksijen deposundan hava teneffüs etmek gibi senaryoları da var. Hepsi gönüllü personel içinden seçilen, altı ay teorik eğitimin ardından denizaltıda altı ay staj yapan, ardından zor bir sınava girip göreve başlayan kahramanlar onlar. Denizaltıya geçmeden önce odasında sohbet ettiğim Denizaltı Filosu Komutanı Tuğamiral Hasan Çankaya, ilginç bir anekdot aktardı. Araştırma gemilerimizin Ege’de dolaştığı ve koronavirüsün ortalığı kasıp kavurduğu dönemde koruma görevinde bulunan denizaltı personeli tam 10 ay boyunca gemiden inmemiş. Biri koronavirüs olsa hepsine bulaşacak ve görev yarıda kalacak diye bu fedakârlığa katlanmış tüm personel.
İZLENİMLER...
- Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ukrayna’da devam eden savaşla ilgili olarak sahada çok fazla detaya hâkim. Bu da Moskova ile Ankara arasında askeri iletişimin güçlü olduğunu gösteriyor.
- Akar’ın Yunanistan’a karşı diyalog elini ısrarla uzatmasının bir sebebi var. Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde başlayan ama “Siyasi irade karar verir, biz uygularız” temasını şimdi siyasi iradenin bir parçası olarak barış noktasına vardırmaya çalışıyor.
- Yunanistan medyasının hava sahası ihlali iddialarına gülüyor Akar. Diyor ki, “Kara suları 6 mil, hava saham 10 mil diyorlar, böyle iş olmaz. Biz asla Yunanistan’ın 6 millik hava sahasını ihlal etmiyoruz.”
- Müttefik ülkelerin silah ve malzeme yollamamak ama adına da ambargo dememek için topu taca atma çabasının farkında Milli Savunma Bakanı. Şimdilik anlatmakla yetinilse bile, belli ki alternatif ürün ve pazar kapısı açık duruyor.
Çelikten değil, beyninden yeniden doğan Preveze
Bir denizaltı her beş yılda bir, denizden kızağa alınıp, üzerindeki tüm boya sökülür. Denizaltı yapımında kullanılan özel çeliğin kalınlıkları ölçülür, değişmesi gereken parçaları değiştirilir. Dizel-elektrikli olan sınıftaki denizaltıların pilleri de bu bakım sırasında yenilenir. Bir de yarı ömür yenilemesi var ki asıl anlatılması gereken şey bu. Dünya üzerinde uzay araçlarından sonra en karmaşık teknolojiye sahip olan araçlar denizaltılar. Türkiye sahip olduğu dört Preveze sınıfı denizaltıyı Milli Üretim Entegre Savaş Yönetim Sistemi’yle donatma kararı vermişti. Havelsan’ın üretimi olan bu sistemle pazartesi günü Marmara’da ilk atış yapıldı. Bu o kadar özel bir proje ki diğer ülkelerin eline geçmemesi için fotoğraflarda ekranların detayları özellikle kapatıldı.
Akya’dan kaçış yok
Ajansın “Akya ile başarılı atış” başlığı aslında olanı anlatmaya yetmiyor. Detayların hepsini yazamam ama şunu söyleyebilirim ki Akya ağır sınıf torpidodan kaçmanın hiç bir imkânı yok. Fiberoptik kablo üzerinden harici güdüm özelliğine sahip bir torpido Akya. Velev ki ilk temasta hedef kaçındı, torpidoyu döndürüp tekrar hedefe yöneltebiliyorsunuz. Denizaltı ve su üstü hedeflere ateşlenebiliyor. ROKETSAN tarafından üretilen Akya, Türkiye’yi üstü örtülü ambargolardan kurtarmanın dışında ciddi bir ihracat ürünü de olmaya aday.
Silaha karşı akıl
Kıbrıs’ta adettir, Rum Kesimi ne tahrik adımı atarsa, Türkiye misliyle karşılık verir. Milli Savunma Bakanlığı bu kez farklı bir taktik belirledi. Rum Kesimi’nde Constantia Metropolitliğine bağlı Rum papazların, Rum Milli Muhafız Ordusundan bazı askerlerin gözetimi altında atış eğitimi almasına farklı bir cevap verildi.18 Mart’ta Türk Kesimi’nde din adamları Rum papazlara ateş ederek değil fide dikerek cevap verdiler. İki kare arasındaki fark kim savaş çığırtkanlığı yapıyor kim barışa hizmet ediyor, anlamak için yeterli.
Benzer Haberler
Sumud Filosu'na İsrail müdahalesi! Gözaltına alındılar
Özgür Özel'den KAAN'a Destek
Galatasaray taraftarı yıldız futbolcu için binlerce tweet attı: Onun sayesinde kazandık
Trump'ın açıkladığı planda dikkat çeken isim! Gazze'yi
Türkiye'nin GÖKÇERİ balonu İsrail'i panikletti
Çin, İsrail'e karşı harekete geçti
Netanyahu'dan Filistin'i devlet olarak tanıyan ülkelere rest
Tarihi oturumda BM Genel Sekreteri Guterres'ın sözleriyle salon buz kesti