Takvimler 17 Ağustos 1999'u gösterdiğinde Türkiye'nin unutamadığı felaketlerden bir tanesi yaşandı. 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın kırılmasıyla meydana gelen merkez üssü Gölcük olan 7,4 büyüklüğündeki Marmara depremi İstanbul, Bolu, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Sakarya ve Yalova'da büyük bir yıkıma sebep oldu. Resmi rakamlara göre 18 bin 373 kişinin hayatını kaybettiği, 48 bin 901 kişinin yaralandığı bu felaketin acısı hâlâ ilk günkü tazeliğini korurken, geçen süreçte Türkiye'de dönem dönem can ve mal kaybına yol açan depremler de yaşandı. Tüm bunlar yaşanırken özellikle sosyal medya üzerinden depremin yeri ve saatini tahmin ettiğini söyleyen 'deprem kahinleri' ortaya çıktı. Türkiye'de en dikkat çeken isimlerden biri ise kendisini 'deprem tahmincisi' olarak tanımlayan Dyson Lin'di. Tayvan Deprem Tahmin Enstitüsü'nün kurucusu olan Lin, depremleri tahmin etmek için hava gerilimi sinyallerini ölçtüğünü iddia etti.
'BÖYLE BİR SİSTEM ŞU ANDA YOK'
Dünyada ve ülkemizde meydana gelebilecek depremlerin günler öncesinden tahmin edilip edilemeyeceğini hakkında bilgi veren Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde görevli Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, sözlerine şöyle devam etti:
"Depremi kestirmek ve önceden tahmin etmek diye iki konu var. Depremle ilgili tahmini şeyler konuşabiliyorsunuz ama depremin önceden bilinmesi noktasında bilimsel çalışmalar yapmak lazım. Depremin yerini, zamanını ve büyüklüğünün net olarak söylenmesine 'deprem kestirimi' diyoruz. Bu konularla hem Türkiye'de hem dünyada zaman zaman araştırmalar yapılıyor. Ancak dünyanın geldiği noktada şu an depremleri önceden tahmin edemiyoruz. Yerini, zamanını ve büyüklüğünü bilemiyoruz. Şu anda böyle bir sistem şu yok. Bunu bildiğini iddia eden kişiler de doğruyu söylemiyorlar."
Erken uyarı sistemiyle ilgili kamuoyunda yanlış bilinen bir noktaya da dikkat çeken Doç. Dr. Özmen, "Deprem oluştuktan sonra P ve S dalgası dediğimiz iki dalga yayılıyor. Bizim bulunduğumuz noktaya gelen ilk dalgalar P dalgasıyla geliyor. Bunlar binayı sarsıyor ama yıkıma neden olmuyor. P dalgasının ardından gelen S dalgaları yukarıdan aşağıya ve sağa sola sarstığı için yapıların yıkılmasına sebep oluyor. Bu P ve S dalgasındaki zaman aralığı da sizin faya uzaklığınıza bağlı olarak saniyeler içerisinde değişiyor. Erken uyarı sisteminde de deprem oluştuktan sonra ikinci gelecek S dalgası için uyarı yapılabiliyor. Bu uyarıyla birlikte tren, elektrik hatları ve doğal gaz gibi felakete sebep olabilecek sistemlerin elektriği kesiliyor. Bu şekilde de daha büyük hasarların oluşmasına engel olunabiliyor" dedi.
Depremi herhangi bir şekilde hissetmenin ve tahminde bulunmanın mümkün olmadığını söyleyen Doç. Dr. Bülent Özmen, "Kimisi karıncaya, güneşe ve buluta bakarak veya başka hayvanların hareketlerine bakarak depremi tahmin ettiklerini söylüyorlar ama bunlar sadece denk gelen, tesadüfi olan durumlar" diye konuştu.
Bilimsel anlamda depremi önceden tahmin edebilmenin mümkün olmadığına vurgu yapan Doç. Dr. Özmen, yalnızca 1975 yılında Çin'de meydana gelen bir depremin tahmin edilebildiğini söyledi. Çok fazla veriden yola çıkılarak yapılan bu tahmin neticesinde depremin gerçekleşeceği bölgedeki insanların tahliye edildiğini belirten Doç. Dr. Özmen, 8 ay sonra tekrardan başka bir depremin meydana geldiğini fakat bu depremi tahmin edemediklerini belirtti. Doç. Dr. Özmen'e göre bu gibi durumlar bazen yaşanabilir ancak bunlara gösterilecek bilimsel olarak bir kanıt yok.
'DENİZDE MEYDANA GELEN DEPREMLERDE İŞE YARAYABİLİR'
Benzer Haberler
Sumud Filosu'na İsrail müdahalesi! Gözaltına alındılar
Özgür Özel'den KAAN'a Destek
Galatasaray taraftarı yıldız futbolcu için binlerce tweet attı: Onun sayesinde kazandık
Trump'ın açıkladığı planda dikkat çeken isim! Gazze'yi
Türkiye'nin GÖKÇERİ balonu İsrail'i panikletti
Çin, İsrail'e karşı harekete geçti
Netanyahu'dan Filistin'i devlet olarak tanıyan ülkelere rest
Tarihi oturumda BM Genel Sekreteri Guterres'ın sözleriyle salon buz kesti