70'Lİ YILLAR
Yaşantı
Saklambaç oynayan kaleye mum dikerdi. Gazoz kapağı biriktirilirdi. Dört ortalı harita metod defterleri, kırmızı mavi pelür kağıtlarla kaplanırdı. Demirbank iyi günler diler, televizyonda ‘Uzay Yolu’, ‘Kaçak’, ‘Tatlı Cadı’ oynardı. Mandolin kurslarına gidilir, bahçelerde pikap çalınır, Türk filmlerinde çocuklar “Size baba diyebilir miyim amca derlerdi?”
Halı saha diye bir kavram yoktu, ama şehirler boş arsalarla doluydu. Bu arsalardaki maçlar, “beşte devre, onda biter” diye başlardı. Futbol topuna sahip olan çocuk, takımın doğal lideriydi. Kız çocukları genellikle yakantop, istop (stop), üç taş, beş taş, sek sek oyunlarını oynayıp ip atlarken, erkek çocukları misket, çivi, topaç oynardı. Kibrit atmaca, kibrit falı, isim-şehir- hayvan, adam asmaca oyunları ortak oynanır, uçurtması olmayan çocuklara üzülmesinler diye hemen şeytan uçurtması yapılırdı.
Mabel, Zambo ve Melek cikletleri sadece çiğnenmek için alınmazdı. Bu cikletlerden çıkan Orhan Günşiray, Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Filiz Akın, Fatma Girik, Belgin Doruk, Selda Akkor, Kuzey Vargın, Esen Püsküllü, Feri Cansel, Devlet Devrim, Gürel Ünlüsoy, Suphi Tekniker, Süleyman Turan, İzzet Günay, Özden Çelik, Gönül Yazar gibi ünlü ünsüz artist, şarkıcı ve Cemil Turan, Osman Arpacıoğlu, Abdullah Çevrim, Sanlı Sarıalioğlu, Turgay Şeren, Birol Pekel,Metin Oktay, Fevzi Zemzem, Yılmaz Şen, Fethi Heper gibi futbolcu kartları biriktirilirdi.
Okullu olunduğunda her öğrencinin en az bir beden büyük siyah önlüğü olmalıydı. Her evde bir dikiş makinesi bulunur, konfeksiyonun henüz hayata geçmediği yıllarda önlükler, elinden dikiş gelen anneler, teyzeler ve yakın komşular tarafından dikilirdi. O zamanın çok kullanılan reklam sloganlarından biri de “Her gelinlik kızın rüyası, Zetina Dikiş Makinesi” idi. Siyah önlüğü kolalı beyaz yakalar ve kızların saçlarına takılan kurdeleler tamamlardı. Her öğrencinin en az bir mendili olmalıydı. Hafta başı tırnak ve mendil kontrolünden sonra, dersler başlardı. Mutlaka bir sınıf başkanı seçilir, başkan boş derslerde veya teneffüslerde yaramazlık yapanları kara tahtanın sol tarafına yazarak derse giren öğretmene raporunu vermiş olurdu. Kız öğrenciler, saçlarını ya kısacık kestirecekler ya da iki örgü yapıp, ucuna beyaz kurdele bağlayacaklardı. Erkek öğrencilerden uzun saçlı olanlar için okulun giriş kapısında makasla bekleyen öğretmenler olabilirdi.
Televizyondan önce hayat radyoyla yaşanırdı. “Yuttan Sesler Korosu” dinlenilirdi. Aile büyükleri acansları (ajans- şimdiki haberler) dinlerken evde sessizlik hakim olmalıydı. Radyonun üzerinde yazılı Tel Aviv, Münih, Washington, Moskova Paris, Atina, Münih, Varşova, Sofya, Viyana gibi her biri bir hayalin kapısını aralayan şehirlere parazitli bir yayınla ulaşılamazken, Kahire radyosundan duyulan Arapça şarkılar hane halkını mutlu ederdi. 70’li yıllarda radyo, “Bugün günlerden 12 Aralık Pazar. Demirbank iyi günler diler. Demirbank. Demirbank…” anonsuyla başlar, gece on bir haberlerinden sonra ‘Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi’nden bildirilen rüzgar, deniz, dalga durumu duyurulurdu. ‘Arkası Yarın’, ‘Okul Radyosu’ ve efektör Korkmaz Çakar’ın değişmediği genellikle özgün yapımların olduğu ‘Radyo Tiyatrosu’ asla kaçırılmazdı. Solistler Geçidi, Türküler Geçidi’nin yanında saz sanatçılarının adlarının takdim edildiği ‘Yurttan Sesler Korosu’nda son isim daima “Ve Atilla Mayda” olurdu. Radyoda proğramlar arasında vakit doldurmak için, büyük çoğunluğu Fecri Ebcioğlu ve Sezen Cumhur Önal tarafından söz yazılmış yabancı şarkılar, “Türkçe sözlü hafif batı müziği” anonsuyla duyurulurdu.
Radyo alçakgönüllü ve sakindi, ama yeni değildi.Televizyon ise şımarık, kaprisli ve çok çekiciydi. Radyonun bu şımarık abisine her evde bir dantel örtü hazırlanır, yanında voltaj ayarı için regülatör bulunurdu.Televizyon, üzerindeki örtüsü ve regülatör uzun süre muhteşem üçlü oldular. Markaları mı; “Ay ti ti şaplorenz” ( ITT Schaublorenz), Blaupunkt, Grundig, Nordmende, Philips ve Saba markalarına birçok evde rastlanıyordu. Dizilerden “Küçük Ev” ağlatırken, “Tatlı Cadı” güldürürdü. Buruşuk pardösüsü, sakar görüntüsü ile “Komiser Colombo” her olayı çözerek takdir kazanırdı. “Görevimiz Tehlike, “McMillan ve Karısı”, “Çarli’nin Melekleri”, “Kaygısızlar”, “Tatlı Sert”, “San Francisco Sokakları”, “ Bonanza”, “Uzay Yolu”, “Aşk Gemisi”, “ “Beyaz Gölge”, “ Mavi Ay”, “Zengin ve Yoksul”, “Kökler”, “Dallas”, “Lassie”, “Flipper” asla unutulmazken, sokaklarda kimselerin kalmamasından o gün televizyonda “Kaçak” dizisi oynadığı anlaşılırdı.
Tolgahan Dans Grubu ve Rafaella Carra Show 70’li yılların çocukları tarafından hiç unutulmadılar. 12 Eylül’ün paşası Kenan Evren’in şehir şehir gezerken yaptığı konuşmalarından hatıralarda, “sevgili Kayserililer, netekim biz…” sözcükleri kalırken, Süleyman Demirel muhalefette kaldığı zamanlarda Bülent Ecevit’e “Hökümetin başı” diye seslenir, Ecevit ise siyasi rakibinden daima “Sayın Demirel”diye söz ederek gönül kazanırdı.Gündüz ve akşam haberlerini, telaffuz yanlışı yapmayan, kağıtları karıştırmadan ve teklemeden okuyan Aytaç Kardüz, Zafer Cilasun, Ülkü İmset, Jülide Gülizar, Çetin Çeki, Tuna Huş, Erkan Oyal dönüşümlü sunarken, gece haberlerinde “Güne Bakış” ile Can Akbel görünürdü .Elektrik kesintisi ya da arıza nedeniyle yayına ara verildiğinde ekranda altındaki yazıdan “Necefli Maşrapa” olduğunu öğrendiğimiz görüntü ekrana gelirdi. Yine arıza esnasında sabit görüntü olarak verilen neden beklendiği asla bilinmeyen “Lütfen bekleyiniz” yazısı ile yayın sonunda “Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız” uyarısı günümüzde anlaşılamaz görülebilir, ama dönemin teknolojisi bu kadardı.
Güneş Tecelli Telespor proğramını sunarken, aynı proğram içinde Cenk Koray Telekutu yarışması yapar, Erkan Yolaç Evet Hayır yarışmasında yarışmacıları ‘Mehter Marşı’yla çağırır, ‘İzmir Marşı’yla gönderirdi. Halit Kıvanç ve Orhan Boran’ın televizyon proğramlarında her daim özel bir yerleri vardı.
33,45 ve 78 devir düğmeli pikaplar ve bu pikaplarda çalınan gençlerin en kıymetli hazinesi olan plaklar da hayatımıza o zamanlarda yerleşti. Değişim çok hızlıydı.Plaklarını dinlediğimiz Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Beyaz Kelebekler, Nilüfer, Erol Büyükburç, Berkant, Ömür Göksel, Alpay, Gökben, İskender Doğan, Atilla Atasoy, Salim Dündar, Ali Rıza Binboğa, Cici Kızlar, Semiha Yankı, Zerrin Özer, Erdem Alkın ,Ersan Erdura, İlhan İrem, Ayla Dikmen , Asu Maralman, Tanju Okan, Selçuk ve Rana Alagöz , Yasemin Kumral, Nilgün Atılgan, Nil Burak, Lale Belkıs ve tek isimle tanınan Güliz, Şenay, Gökben, Yeşim, Alpay, Esmeray, Kenan, Cumhur, Meral-Zuhal’in de içinde bulunduğu yüzlerce sanatçının artık kasetleri de vardı. Meraklıları liste yaparak plaktan kaset doldurtma siparişi veriyor, üç tekerli el arabalarında seyyar kaset tezgahları her köşe de müşterilerini bekliyordu. Bu aranjman yıllarında, Moğollar, Erkin Koray, Selda, Ersen, Fikret Kızılok, Timur Selçuk, Bülent Ortaçgil, Barış Manço, Cem Karaca, Edip Akbayram, Selda, Üç Hürel, Modern Folk Üçlüsü, Kerem Güney, Zülfü Livaneli, Rahmi Saltuk, Sadık Gürbüz, Ruhi Su, Melike Demirağ farklı ve büyük bir hayran kitlesi oluştururken, bir büyük hayran kitlesi de Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses’in öncülüğü ile başlayan sokakların müziği denilen akım ile oluşuyordu. Esengül, Acıların Kadını Bergen, Hakkı Bulut, Gülden Karaböcek, Kibariye, Hayri Şahin bu sahada isimlerinden her zaman bahsedilenlerdi.
“Makinist ses!” diye bağrılan, gazoz içilip, çekirdek çıtlatılan yazlık sinemalarımız, “Babam ben küçükken öldü.Size baba diyebilir miyim amca?”, “Nen var kuzum”, “Müjde, yakında anne oluyorsunuz” replikleriyle örülü filmlerimiz vardı. İsim yazılı gümüş künye modası uzun süre devam etti. Foto Sabah, Gör-Çek, Foto Yıldız, Foto Şan, Foto Ümit gibi ailemizin, mahallemizin hazır fonları bulunan stüdyolarda çekilen fotoğraflara, “Sevil’e Nurten’den cansız bir hatıra”, “Kıymetli halama ve enişteme üçüncü yaş günümde benden kıymetsiz bir hatıra”, “ Turan ailesine, Yılmaz ailesinden bir hatıra” yazılı notlar düşüldüğü zamanlardı. “Kalbin kadar temiz defterinde bana da sayfa ayırdığın için…” cümlesiyle başlayan hatıra defterleri, gazete ve dergilerden kesilmiş resimlerin yapıştırıldığı artist dergileri, küçük dünyaların ufku geniş defterlere selamı gibiydi.
Haber gazeteden okunurdu.Güzin abla herkesin ablasıydı. Her gazetenin çizgi bant resimli kahraman serileri mevcuttu.Gazeteler Bilgi, liselerarası müzik, dans ve folklor yarışmalarıyla ünlüydü.Hey, Hayat, Ses, Akis, Yankı, Doğan Kardeş, Milliyet Çocuk, Gırgır, Fırt dergileri müşterilerini beklerken genç kızların Franco Gasparri’li cep fotoromanlarından, erkek çocukların başta Killing olmak üzere Tommiks, Teksas, Zagor, Kızıl Maske, Kinova’dan vazgeçmesi pek zordu.
Geçmişimizi oluşturan dikkate değmez, sıradan önemsiz alelade şeyler bir aradayken meğer ne kadar anlamlıymış.Belki de sadece içinde kendimiz olduğu için bize hoş ve güzel gelen anılar, hatıralar, alışkanlıklar, yaşanmışlıkların olduğu 70’li yıllar. Bugün, duyarsız diyerek eleştirdiğimiz, farklı, apayrı bir zaman kuşağının çocukları ve ergenleri de, 50 yıl sonra 2070’lerde günün gençliğine yaşadıkları 2000’li 2020’li yılları anlatırken “Bizim zamanımızda kitap diye bir şey vardı, kağıttan yapılıyordu” diyebilirler. Ne anlatırlarsa anlatsınlar
hayat döngüsü devam ediyor, edecek, binlerce yıl olduğu gibi…
Kaynak: Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek- Ayfer Tunç / YKY- 2001
0 Yorum