Telefon
WhatsApp
ALLI TURNA-FLAMİNGO
Hax

ALLI TURNA- FLAMİNGO

Erol Yılmaz     18. Temmuz.2021

Kedi ve köpeklere yapılan eziyetlerin çoğaldığı bir zamanda yeterli olmasa da insan olana, nefes
olacak bir haber geldi: Kabul edilen yasayla, sokak hayvanları artık mal ve eşya olmaktan çıkartılarak
can sayılacak. Kadına, insana ve kedi, köpek, kuş başta olmak üzere doğa dengesini koruyan
hayvanlara yapılan kötü muamele örnekleri öylesine arttı ki, buradan hareketle eğitim müfredatında
ilave düzenlemeler yapılması gerekli hale geldi. Bakar mısınız? son haftalardaki şu haberlere:
- “Ankara’nın yakınındaki kuş cennetinde avcılar tarafından vurulmuş cansız flamingo
görüntüsü görenleri isyan ettirdi.”
- “Konya’nın Kulu ilçesinde, 180 kuş türünü ve flamingoları barındıran Düden Gölü ve komşu
Küçük Göl kurudu.
- “İzmir’in Bayraklı ilçesindeki sahilde 9 flamingo ölü bulundu.”
- “Van’ın Özalp ilçesinde çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapan 407 hektarlık Akgöl,
neredeyse tamamen kuruma noktasına geldi.”
- “Türkiye’nin ikinci büyük gölü ve flamingo cenneti olan Tuz Gölü de kuraklıktan etkilendi.Göl,
yaklaşık 1 km küçüldü.”
Doğa harikası göllerimizi, ormanlarımızı, denizlerimizi koruyamazsak onlarla doğa dengesini
oluşturan balıklar, kuşlar ve diğer canlılar da azalarak ekolojik sistem hızla bozulacak ve bozuluyor.
İnsan olarak kendimizi dünyanın tek söz sahibi sansak da, her tür canlıyla, börtü böcekle doğanın bir
parçayız. Kadim kültürümüzde, cami duvarlarına kuş evleri, avlu ve mezarlıklara kuşlar için su haznesi
yapılırdı. Kafeslerde satılan kuşlar, hayır- sadaka geleneğiyle serbest bırakılırdı. Güvercinlikleri
bulunan köyler, “Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç” demesinler diyen devlet
büyükleri vardı.Eski Türk geleneklerinde “uçmağa gitmek” kişinin ölmesi anlamında kullanılır, mezar
taşlarındaki kuş figürleri de cennete ‘uçan’ ruhu simgelerdi.
Kibirli insanların pek sık kullandığı “kuş beyinli” sözcüğünün de kesin olarak doğru olmadığını
belirtelim.Yön bulma yetenekleri ve sürü halinde karmaşık ama son derece uyumlu uçma teknikleri,
bir kumrunun yarım saat içinde, herhangi bir evin balkonunda sanki aileden biriymiş gibi,neredeyse
aynı boyda dal parçacıklarıyla yuvasını yapması, öterek eşine haber vermesi, birer akıl göstergesi
olabilir.
İnsan, iki kanatlı bir kuştan, bir kargadan hayatının dersini alabilir mi? Yeryüzünde ilk kan aktığı, ilk
insan öldüğü, ilk cinayet işlendiğinde; yani, Hz Adem ile Hz Havva’nın oğullarından Kaabil, kıskançlıkla
kardeşi Habil’i öldürdüğünde, rivayet olunur ki; Kaabil, cansız yerde yatan Habil’e şaşkınlıkla baktı.
Çünkü insan ölümünün ne olduğunu bilmiyordu.Ne yapacağını düşünürken kavga eden iki karga
gördü. Bunlardan biri kavga sonucu ölünce, diğeri eşeleyerek toprağı kazdı ve onu gömdü. Kaabil:
“Yazıklar olsun ki şu karga kadar aklım yokmuş!” diyerek hemen bir çukur kazıp oraya Habil’in
cesedini gömdü. Ve yaptığından pişmanlık duydu.
Bülbül, serçe, kumru, allı turna (flamingo), güvercin… ve daha niceleri; türküleri yapıldı, şarkıları
söylendi, şiirleri yazıldı, binlerce kitaba konu edindiler.
Flamingo ile Turna kuşları her ne kadar aynı familyadan olmasalarda, flamingo Anadolu’da ‘allı turna’
olarak bilinir. Turna ve allı turna aşkı, ayrılığı, gurbeti, özlemi, sevgiyi sembolize eder; türkülerde,
aşıkların dilinde, tasavvufi anlatılarda bu coğrafyanın en değerli canlılarından kabul edilir. Alevi-
Bektaşi söylencelerinde turnanın, Hz. Ali, Hoca Ahmed Yesevi ya da Horasan velilerinin sembolü
olduğuna, Hz. Ali ve Hoca Ahmed Yesevi’nin turna biçiminde Anadolu’ya geldiğine inanılır. Tüm
dünya halklarının inancında var olan kutsalları koruma, onu sahiplenme, Anadolu’da ‘turna’ ile
özdeşleşmiştir. ‘Turna’ hasrettir, aşktır, özlemdir, şekil değiştirmiş derviştir, Ali’dir, Hoca Yesevi’dir,
Horasan velisidir. Ona ve coğrafyasına zarar vermek, tüm güzel değerleri de öldürmek anlamına gelir
ki, bu kutsala saygısızlık kabul edilir, hatta olası uğursuzlukların başlangıcı sayılır.
Binlerce yıl Pir Sultan’lar, Kul Himmetler, ulu ozanlar, aşıklar bu hasret ve sevgi için semahlar, deyişler
söyleyip, bunları da sanki ‘allı turna’ nın kanatlarına yükleyerek günümüze kadar ulaştırmışlar.Bu
güzelliklerden bülbüllü, turnalı bir demet seçelim:

“Allı turnam, neden yüksek uçarsın
Irmağa mı küstün göle mi küstün
Sende benim gibi naçarsın
Doluya mı küstün, sele mi küstün.”
“Yemen ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?
Havalar üzerinde sema ederken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?”
“Alim olan, kulak verir va’zlara,
Cahil olan, sohbet katar sazlara.
Benden selam söyle kuğu kazlara,
Kuru göller sulanacak zamandır.
Karac’oğlan der ki: Ben yana yana,
Yarin sitem sözü kar etti cana.
Seherde oturur bülbül figana,
Gayri, kuşlar dillenecek zamandır.”
“Çağrışa çağrışa havada turnam
Bağdattan mı geldin ağzında hurman
Emanetim sana sılama uğra
Eğlen turnam pire gidelim
Kul Hüseynim der ki kaynadım coştum
Bu aşkın elinden serimden geçtim
Çağrışa çağrışa sahralar aştım
Eğlen turnam pire gidelim.”
“ Bir gececik yatın kırklar dağında
Bülbül öter bahçesinde bağında
Açın kanatları seher çağında
Seyredin ülkeyi ili turnalar.”
“Gitme turnam gitme nerden gelirsin
Sen nazlı canana benzersin turnam
Her bakışta beni mecnun edersin
Tabibe Lokman’a benzersin turnam.”
“Bilirsin aşıksın güle
Gülün halinden kim bile
Bizim bahçedeki güle
El atıp dolaşma bülbül
Ötme bülbül, ötme bülbül
Derdi derde, katma bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dertte sen katma bülbül.”
Dünya sinemasında gerilim filmlerinin ustası olarak bilinen Alfred Hitchcock’un “Kuşlar” filmi
piyasaya çıktığında yorum yapmayan sessiz bir çoğunluk serçe, güvercin, bülbül, martı, karga, turna
veya herhangi bir kuş türünden gerilim filmi olabilir mi? diye sormuşlar mıdır? Hitchcock, filmde bir
mesaj vermiş miydi? Birikim dergisindeki film ile ilgili yazısının bir bölümünde Murat Belge,

yukarıdaki sorulara yanıt olabilecek düşüncelerini şöyle aktarıyor: “Hz. Musa, yanında Harun,
Tanrı’dan aldığı talimat üzerine, Yahudiler’le birlikte ‘anayurt’a gitmek üzere Mısır’dan çıkma izni
almak için Firavun’un huzuruna gelir. Firavun ‘peki’ demiş gibi görünür ama bir şekilde ‘çıkış’ı
engeller. Yehova da her her seferinde Mısır’ın başına bir afet gönderir.Bunlardan biri kurbağalardır
(“Ve Harun elini Mısır’ın suları üstüne uzattı ve kurbağalar çıkıp Mısır diyarını kapladılar”). Ardından
tatarcıklar gelir: “… ve bütün Mısır diyarında yerin bütün tozu tatarcık oldu.”
Acaba Hitchcock’un kuşları da böyle bir afet mi? İnsan zihninin normal çalışma biçimine göre, bir
‘afet’ varsa, buna yol açan bir ‘kötülük’ olmalı. Tevrat’ta bu yeterince açık: Yahudiler yurtlarına
dönmek istiyorlar ve Firavun bunu engelliyor. “Kuşlar”da kötülük ne ve nerede? Murat Belge, filmle
ilgili konuştuğu aynı zamanda filmi de seyretmiş bulunan Can Yücel’in yorumunu kendi
düşüncesinden daha isabetli buluyor. Yücel’in film yorumu şöyle: “Kuşlar doğayı temsil ediyor ve
insanlara saldırıyorlar, çünkü insanlar doğaya aykırı işler yapıyor.”
Çevre sorunları, doğal kaynakların yanlış tüketilmesi ve gündelik kazançlarımız için; el birliğiyle
ormanı, denizi, gölleri, doğayı ve doğaya ait canları yok etmek için büyük bir çaba içinde olduğumuzu
farketmek zorundayız. Dünya ve dünyalının artık şu cümleyi ezberleme zamanı geldi: “Doğayla savaş
halindeyiz, kazandığımız an kaybedeceğiz.”

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

ALTINBAŞ Kuyum
OPET

E-Bülten Aboneliği