Telefon
WhatsApp
ATATÜRK LİBYA’YA NEDEN GİTTİ?
Hax

ATATÜRK BYA’YA NEDEN TTİ?

 

Dr. Tayfun Atmaca - 9 Mayıs 2021                                                             

Uzun zamandan beri Libya ile olan askeri ve diplomatik ilişkilerin artarak ivme kazanması dikkatleri bu coğrafyaya çevirmiş bulunuyor.  Libya’nın bizim için ne kadar önemli olduğunu anlamanın bir yolu da tarihe dönüp bir kez daha bakmaktan geçiyor... 

Türk, Libya ilişkilerinin temelleri uzun yıllar önce atılmıştır. Bu ilişkilerin başlangıcı Osmanlı devletinin on altıncı yüzyılda Trablusgarp’ı fethettiği tarihlere dayanır. Bu kurulan ilişkiler zamanla gelişerek çeşitli boyutlar kazanmış; kimi zamansa çalkantılar sebebiyle gerilemek zorunda kalmıştır. On dokuzuncu yüzyılın başlarında, özellikle 1830 yılında Fransa’nın Cezayir’i işgal etmesinden sonra Osmanlı İmparatorluğu Trablusgarp vilayetiyle olan ilişkilerini iyice güçlendirmiştir. Buna bağlı olarak, Osmanlı İmparatorluğu bölgede bir çok mimari, ilmi ve edebi eserler bırakmıştır.

Özellikle, Türkiye’nin çehresini değiştiren, ülkeyi muasır ve çağdaş devletler düzeyine çıkaran Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimin yankıları Trablusgarp’ta çok derin olmuştur. İzleri sadece siyasi tarihiyle sınırlı kalmayıp, edebiyat ve kültür alanlarına da sıçramıştır. Büyük önder Atatürk de Libya’da yaşamış ve Libya halkı tarafından yakından tanınmıştır. Trablusgarp savunması sırasında gösterdiği yararlıklar Atatürk ismini Libyalı gönüllere nakşetmiştir.

Atatürk’ün Traplusgarp Savaşına Katılması

1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılması, Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan ticari yolları büyük oranda kısaltmıştır. Akdeniz ticari yönden çok önem kazanmıştır. Bunun yanında 1900’lü yılların başlarında petrolün insan yaşamında çok önemli stratejik bir doğal kaynak olduğu anlaşılmıştır. Asırlardır ülkeler arası ticaretin kavşak noktasında bulunan Ortadoğu’nun önemi daha da artmıştır.

Ortadoğu, Akdeniz ve Kuzey Afrika dört yüz yıldır Osmanlı Devleti’nin egemenliği alanında bulunuyordu. Ancak 1900’lü yılların başında Osmanlı Devleti o eski gücünü yitirmiştir. Atatürk’ün dediği gibi, salt Meşrutiyet’in ilanı sorunların çözümüne yetmiyordu. Osmanlı Devleti’ndeki bu karmaşadan yararlanan Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. (5 Ekim 1908) Bosna-Hersek Avusturya ve Girit Adası Yunanistan tarafından kendi topraklarına dâhil edildi.

İngiltere, Portekiz, Fransa kapitalist dünyanın kurallarını uyguluyor ve sömürge politikalarını yürütüyordu. İtalya, Avrupa kıtasında sömürge sahibi olma konusunda sonlarda olan bir devletti.

Bu sırada Osmanlı’ya bağlı Yemen’de isyan çıktı. (Şubat 1910) Osmanlı Devleti Trablusgarp’taki kuvvetleri Yemen’e kaydırdı.

Trablusgarp ve Bingazi’ye öteden beri göz dikmiş olan İtalya, bu durumdan yararlanmak istedi. Babıali’ye Trablusgarp ve Bingazi’nin 24 saat içinde boşaltılarak kendilerine teslim edilmesini isteyen bir ültimatomu 28 Eylül 1911’de verdiler. Ertesi gün de İtalya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.

İtalyanlar önce Trablusgarp’ı top ateşine tuttular, ardından kenti işgal ettiler. Daha sonra Tobruk ve Bingazi limanlarını ele geçirdiler. Osmanlı Devleti’nin Haliç’te çürümeye terk edilmiş donanması İtalya’nın bu deniz harekâtına karşı yanıt veremiyordu.

Aslında, Fransa ile İtalya, Kuzey Afrika’nın paylaşımında bir anlaşmaya varmışlardı. İtalya, Fransa’nın Fas’ı işgaline, Fransa da İtalya’nın Bingazi ve Trablusgarp’a asker çıkarmalarına karışmayacaktı. 

İtalya’nın o tarihte Akdeniz bölgesinde iki büyük hedefi vardı. Birisi Adriyatik kıyılarını ve Arnavutluk’u alarak Adriyatik’i bir iç deniz yapmak, ötekisi de Trablusgarp’ta denetim sağlayarak Libya’yı kendi sömürgesi haline getirmek...

İtalyan saldırısı başladığında Harbiye Bakanı Mahmut Şevket Paşa, İstanbul’daki bütün subayları toplayıp onlara bir konuşma yapmıştı. Mustafa Kemal’in de katıldığı bu toplantıda bakan şu acı itiraflarda bulunmuştu şöyle diyordu:

“Ordu herhangi bir harbe hazırlanmış değildir. Ordumuz zayıftır, silahları eksiktir, mühimmatımız tamam değildir. Donanmamız ise yok denecek derecededir... Nakliyat girişimi düşmanın ağzına bir lokma atmak demektir. Bu hale göre... Trablusgarp bugün kapanın elinde kalır!”

Bu durumda Trablusgarp’a, oradaki halkı eğitip savaşa hazırlayacak gönüllü subaylar gönderilmesinden başka çare yoktu.

Libya cihat hareketi, Ekim 1911 ve Ekim 1912 yıllarında tüm ülkede tek bir vücut olarak düşmana karşı başlatılmış şanlı bir direniştir. Bu direniş sırasında, Osmanlı ordusuna bağlı Türk askerilerinin gözetim ve kontrolünde toplu siyasi ve askeri bir yönetim teşekkül etmiştir. Bu birlikteliğin, direniş ve mücadele hareketinin oluşumunda büyük katkısı ve etkisi olmuştur. Türk askerleri bu direniş esnasında, savaş yönetme hususunda üstün başarılar göstererek, önemli roller oynamıştır. Düşmana karşı ortak olarak yürütülen savaşların en meşhurları şunlardır:

El-Hani, es’Sat, Seyyidi’l-Mısri, Ebu Milyane, Ayn Zare, Girgaris, Cenzuur, El-Humus, el-Mirgeb. Aynı direnişler Libya’nın doğusunda yer alan Bingazi’de, Derne ve Tobruk’ta da gösterilmiştir. Düşmana karşı bu bölgede gerçekleştirilen en önemli savaşların adları şöyledir: Culyane, Kavafiye, Bingazi, Kadru Resi’l-Liyn, Tobruk, en’Natura, El-Husunu’l-Cedide. İtalyan işgali Libya’nın batısına verdiği önem kadar, doğusuna da ilgi duymuş ve gözlerini bu bölge üzerine dikmiştir. Derne, Tobruk ve Bingazi peş peşe Ekim 1911 yılında İtalyan işgalinin eline düşmüş, buna karşılık olarak Libyalı ve Türk askerleri direniş ve mücadelelerini henüz işgal eline geçmeyen bölgelerde sürdürme kararı almıştır.

Libyalıların dinine olan bağlılıkları ve İslam dininin vatan sevgisine yaptığı vurgudan ve onun için ne pahasına olursa olsun can ve malı feda etmek ilkesinden olsa gerek, Bingazi’ye komşu olan bölge insanları hemen koşarak mücadeleye katılmışlardır. Libya’nın batısında gerçekleştirilen direnişinin aynısı doğuda da sürdürülmüştür. Tüm askerler, düşmana karşı dimdik ayakta durarak özellikle Türk subay ve askerler üstün başarılara imza atmıştır. Öte yandan Libyalıların göstermiş olduğu üstün gayret ise, onların vatanlarına duydukları sevgiyi gösteriyor ve bu gücü vatanlarına karşı duydukları sorumluluk hissinden alıyorlardı.

İtalya, İngiltere ve Fransa’yla yaptığı gizli ve açık anlaşmalarla Trablusgarp’ı işgal onayını aldıktan ve 29 Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne resmen savaş ilan ettikten sonra 5 Ekim 1911’de Trablusgarp’a asker çıkardı. 20 Ekime kadar peş peşe Tobruk, Derne ve Bingazi İtalyanların eline geçti. Osmanlı ordusunun genç subaylarından bir bölümü Trablusgarp’ı savunmak için gönüllü olarak Mısır, Tunus yoluyla cepheye gittiler. Binbaşı Enver Bey, Kolağası Mustafa Kemal, Fuat Bey (Bulca), Nuri Bey (Conker), Fethi Bey (Okyar), Albay Neşet Bey bu subaylar arasındaydı. Enver Bey, Trablusgarp’ta yerli Arapları teşkilatlandırarak savunmaya katılmalarını sağladı ve Askeri birlikleri üç komutanlığa ayırdı.

Trablusgarp Komutanlığı: Kurmay Albay Neşet Bey.

Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver Bey.

Derne Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal.

Seyahati sırasında binbaşılığa yükselen Mustafa Kemal, 8 Aralık 1911’de Trablusgarp’a geldi. 22 Aralıkta Tobruk Savaşı’nı kazandı. Derne’de 16/17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi gören Mustafa Kemal, 6 Mart 1912’de Derne komutanı oldu. Derne’de başarılı savunma muharebeleri yaptı.

Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine 15-18 Ekim 1912 tarihleri arasında, Osmanlı-İtalyan delegeleri arasında imzalanan Ouchy (Uşi) Barış Antlaşması ile sona erdi. Antlaşmaya göre Trablusgarp ve Bingazi tam bir İtalyan sömürgesi oldu. İtalya bununla da yetinmeyerek, 5 Kasım 1911’de Trablusgarp ve Bingazi’yi topraklarına kattığını dünyaya duyurdu. Gönüllü subaylar, Balkan Savaşında görev almak üzere İstanbul’a döndüler.

Tarihi yaşanmışlıklar göstermektedir ki elini bıraktığımız ülkelerin durumları günümüzde dahi içler acısıdır. Bu nedenle, gücümüzün yettiğince tarihi geçmişimize bağlı kalıp, sıkıntıya düşmüş olan ülkelere yardım etmeliyiz. Bugün onun için Libya’dayız dün olduğu gibi…  

Kaynaklar:

1. Akgün, Seçil-Uluğtekin, “Hilal-i Ahmer ve Trablusgarp Savaşı”, Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi 3, 1992.

2. Ali, Mustafa el-Misrati, Libya ve Türkiye Arasındaki Tarihi ve Sosyal Bağlar, trc: Vecdi Gedik, Ankara, 1981.

3. Bayur, Hikmet, Atatürk’ün Hayatı ve Eseri, TTK, 1963, s.50. Ş.Turan, Mustafa Kemal Atatürk, age, s.105.

4. Bulca, Fuad-Sencer, Eşref, Trablusgarp’ta, Bir Avuç Kahraman, Der.: Cemal Kutay, Nsr., Mustafa Unan, 1963.

5. El-Benghazi, Abdulrahman,  İstanbul Kültür Üniversitesi, Atatürk ve Atatürk Devrimlerinin Kuzey Afrika Fikir ve Sanat Hayatına Etkileri, Y. Lisans Tezi, İstanbul, Mart 2008.

6. Osmanlı - İtalyan Harbi, 1911-1912, s.66 vd.

7. Mustafa Kemal, Zabit ve Kumandanla Hasbihal, s.24.

8. Faroz, Ahmad, İttihatçılık’tan Kemalizm’e, 1985,s.117.

9. 1911-1912 Osmanlı-İtalya Harbi ve Kolağası Mustafa Kemal, Ankara, 1985.

10. www.cumhuriyet.com.tr/haber/yazi_dizileri/1713884/ataturk-libyaya-neden-gitti.html.

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

ALTINBAŞ Kuyum
OPET

E-Bülten Aboneliği