Telefon
WhatsApp
DİNLER TARİHİ’NDEN
Hax

DİNLER TARİHİ’NDEN

Erol Yılmaz           23.Mayıs.2021

 HAZRET-İ EYÜB

Hazreti Eyüb’ü, Tanrı’ya asi yapmak için İblis bütün ifritlerini toplayıp, onlarla istişareye girişti. Hazreti Eyüb’ün Şam’daki Beseniye köyünde çobanlarıyla birlikte bin koyunu, beş yüz kölesi vardı. İblis sanıyordu ki bu mal, mülkten dolayı Eyüb yaradana hamdediyor. İblis ifritleriyle Eyüb’ün evvela servetini yok etti, çocuklarını felakete uğrattı, sonunda vücuduna musallat oldu.Halk, Eyüb’ü köyün dışındaki çöplüğe attı.Bütün bu musibetler arasında Eyüp şükrden geri kalmadı ve dua etti. Tanrı bu sadık kuluna kaybettiklerini fazlasıyla iade etti ve şöyle buyurdu: “ Ayağını yere vur, yerden çıkacak tatlı su ile hem yıkanırsın, hem içersin!” Eyüp su ile yıkandı, güzelliği avdet etti.

ON EMİR

Tur Dağı’ndan tam 40 gün sonra dönen Hazreti Musa’nın yüzü nurdan parladığı için hiç kimse kendisine bakamıyordu. O, İsrailoğullarına kırılmıştı! Kendisi yokken bazılarının imandan uzaklaşmış olmalarını affedemiyordu.Ama buna rağmen Cenabıhakk’ın on emrini onlara tebliğ etti.Bu sırada iman edenlerin göğüsleri kabarıyor, gözleri sevinç gözyaşları ile doluyordu. İnanmayanların ve sapıtanların ise içlerine korku ve gariplik çökmüştü. ( Bir rivayete göre, Musa (A.S) Tur Dağına gittiği zaman içinde Tanrı inancı olmayan Samiri adında biri Hazreti Harun’u kandırmış ve İsrailoğullarının ellerinde bulunan kıymetli eşyaları yaktırmıştı. Eriyen altınları sonradan ele geçiren ve aslında kuyumcu olan Samiri, bunlardan bir “Altın Buzağı” yapmıştı. Bu ahlaksız adam İsrail oğullarını baştan çıkarıp yaptığı “Buzağı”ya taptırma yoluna bile gitmişti.)

FİLİSTİN

Filistinlilerin ırki menşei bir hayli karışıktır. Bölgenin ilk sakinlerinin Negroid denilen esmer ırka mensup kimseler olduğu bilinmektedir.Bunlar; en ilkel çağda yaşarken Orta Asyadan gelen Ön- Sümer akını buraya kadar varmış ve daha ileri bir medeniyet çağı getirmiştir.Bu akın, Mısıra kadar uzanmış ve orada da birinci sülaleyi kurmuştu. Orta Asyadan Ön Asyaya ve Ön Asyadan Mısıra kadar uzanan göç dalgalarının Filistin bölgesinde bıraktıkları gruplardan Lut gölünü saran dağlık sahada oturanları Tevrat Anakim ( Mısırlılar ise Asyalı anlamında Setti), Moab da oturanları Emim ve Sınmonit civarında oturanları Zammanmin diye anar.Bunlar, Ege denizinden gelip buralara kadar ilerleyen Kanan’lılar (Ken’an) ile daimi bir mücadelede bulunmuşlar, nihayet bütün bu gruplar birleşip kaynaşarak, Akad’lıların kendilerine verdikleri Pilist, yani göçebe adıyla anılmışlardır. Filistin ( Paletin) adı da buradan gelmektedir.

İBRANİLER

İsrailoğulları, Ürdün nehrinin karşı tarafından geldikleri için (Ken’an)’lılar tarafından “ Karşı taraf adamları” anlamına gelen Hebru diye anılmışlardır. Bu isim sonradan İbrani şekline dönmüştür. İbraniler, Arami’lerle aynı ırka mensup olup aynı dili konuşurlardı.İlk vatanları Yukarı Mezopotamya’dır.Önce Suriye’den aşağı doğru inmişler, sonra Arami’lerden ayrılmışlar ve aralarına karışan (Ken’an)’ lıların lehçesi ile konuşmaya başlamışlardır.Zamanla, farklı ırktaki çeşitli gruplarla karışmışlar, bu arada, Aşağı Mezopotamya’daki ırkların da tesiri altında bulunmuşlardır.İbraniler, farklı milletlerden oluşan bir topluluktu.Tek ortak noktaları din olan bu topluluk, zamanla din ve dil kaynaşmasıyla tek bir millet haline gelmiştir.Ziraati bilmeyen ve çobanlıkla geçinen göçebe İbrani boyları, Hazreti İbrahim’in idaresinde bir göç yoluyla güney Filistine yerleştiler.Bir zaman sonra büyük bir kıtlık sonrası, Mısır deltasında kendilerine gösterilen bölgeyi yurt edindiler.Mısır topraklarında, Mısır kültür ve medeniyeti içinde kendi dillerini, gelenek, göreneklerini ve kendi yaşayış tarzlarını muhafaza ettiler. Hazreti İbrahim idaresindeki İbrani boyları bir müddet Mısır deltasında yaşadıktan sonra tekrar Filistine dönüp burada iki kısma ayrıldılar. Bunun sebebi, sürü çobanları arasındaki anlaşmazlıklardı. Hazreti İbrahim’in kardeşinin oğlu Lut, kendi boylarıyla Ürdün nehrinin doğusundaki verimli toprakları seçerken, Hazreti İbrahim’de kendi boylarıyla daha batıya doğru yola koyuldu.

HAZRET-İ SÜLEYMAN

Belkıs, Yemen’deki Seba adlı ülkenin melikesi, yani kadın hükümdarı idi.Yurdu, bilhassa deniz ticareti ile geçiniyordu. Lakin, Hazreti Süleyman’ın Elat limanından kalkan gemileri, deniz ticaretini Seba ülkesinin elinden almış ve memleketi iktisaden güç duruma düşürmüştü.Belkıs, Hazreti Süleyman’ın hikmet, adalet ve müsamahasını duyarak onu bizzat ziyaret etmek istiyordu.Hazreti Süleyman ona bir mektup gönderip kendisi ile anlaşmasını tavsiye etti.Belkıs, nihayet Kudüs’e geldi.Hazreti Süleyman, o günün dünyasında güzelliği ve zerafetiyle ün almış bulunan Seba Melikesi’ni parlak şekilde karşıladı.Sarayında misafir etti.Ona her türlü ikramda bulundu.Belkıs, Hazreti Süleyman ile uzun uzun görüştü.Doğru dinin esaslarını ondan dinledi ve eski dini olan güneşe tapmaktan vazgeçip Allahın birliğini kabul ederek imana geldi. Hazreti Süleyman, bunun üzerine Belkıs ile bir ticaret antlaşması imzalayıp Seba ülkesinin iktisaden çökmesini önledi.Melike, nihayet: Duyduğumdan da hakim ve zengin imişsin! diyerek ona veda edip yurduna döndü.

HIZIR – İLYAS

Rivayet olunur ki, Hazreti İlyas ile hala yaşadığı düşünülen Hazreti Hızır, her ilkbaharın başlangıcında buluşurlar. Bu buluşma 6 Mayıs (Rumi 23 Nisan) gününe rastlar.Hazreti İlyas günleri 186 gün gün sürerek 18 Aralık’ta sona erer.Geri kalan 179 gün de Kasım günleri diye anılır. Hazreti İlyas sözü, kullanıla kullanıla Hıdrellez haline gelmiştir.Müslümanlıktan evvel Hristiyanlar da 6 Mayıs gününü bahar bayramı olarak kutlarlar ve buna Saint George ( Aya Yorgi) yortusu adını verirlerdi.

HAZRET-İ ZEKERİYA

Hazret-i Yahya’nın babası olan Zekeriya (A.S) bilindiği gibi Hazret-i Süleyman’ın neslindendi. Kendisi ceddinin mabedinde kurban keser ve hemen her gün devamlı olarak burada Tevrat yazardı. Mabedde bulunan ruhanilerin en büyüğü olan Zekeriya (A.S), halkla daima temaslarda bulunur, içine en ufak bir şüphe girenle günlerce meşgul olarak onun ruhunu temizlemeye çalışırdı. İyi ve temiz bir kimseydi.Hareketleriyle olsun, sözleriyle olsun Allah’a ne derece bağlı olduğunu rahatça ifade eder, ecdadına leke sürdürmemek adına büyük çaba gösterirdi.Hata işleyenlerin karşısına dikilir, ona nasihat eder, doğru yolun insanlara daima açık olduğunu tekrarlayıp dururdu. Savaşlardan, zulümlerden bıkan dürüst ve fakir insanlar onu çok sevip sayarlardı.

HAZRET-İ İSA

İsrailoğulları yine doğru yoldan çıkmışlardı.Tevrat tahrip edilmiş, yehudiler arasında yeni yeni mezhepler türemişti.Artık esas inanışları tamamen sarsılmıştı.İşte bu sırada, Hazreti İsa otuz yaşındaydı ve kendisine peygamberlik verilmişti. Kuran’ı Kerim tarafından açık olarak belirtildiği veçhile, Hazreti İsa, yoldan çıkan ve kalpleri katılaşan İsrailoğulları’nı Allahın birliğine, ondan başka varlık, ondan başka ibadete layık hiç bir şey olmadığına inandırmak için çalışıyordu.Fakat hahamlar onu reddediyor, konuşmalarını dinleyenleri karşılarına alarak, ona inanmamaları gerektiğini söylüyorlardı.Fakat Hazreti İsa halkın karşısında yılmadan hakkı savunuyordu.

NUFEYL OĞLU ZEYD

Dinlerin en büyüğü İslamiyet’in doğuşu ve yayılışı kelimelerle ifade olunamayacak kadar muhteşemdir. Bu devre ait anlatılan bütün gerçekler insanın tüylerini ürpertecek kadar ulvidir.Mukaddes dinimizle ilgili belgelerden de açıkça anlaşılacağı üzere, Resul’i Ekrem (S.A) Efendimizin Peygamberlikleri yaklaştığı sırada, pek çok alametler belirmiş ve bunu çok önceden sezenler de olmuştu. İslamiyetten bir hayli sonra Ebu Cafer, Nufeyl oğlu Zeyd’in bu husustaki sözlerini nakletmiştir.Zeyd bütün bunları çok yakınlarına nakletmiş, onlar da dostlarına açmışlardı.(Nufeyl oğlu Zeyd, Peygamber Efendimizin iki kürek kemikleri arasında “Peygamberlik” mührü olduğunu önceden söylemiştir.)

Kaynak: Tercüman’ın Resimli Büyük Türk ve İslam Tarihi Cilt 1 (Önsöz Mithat Sertoğlu, Resimleyen Şahap Ayhan, 1963)

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

ALTINBAŞ Kuyum
OPET

E-Bülten Aboneliği