Telefon
WhatsApp
NEDEN İRAN?...
Hax

NEDEN İRAN?...

                                                              Dr. Tayfun Atmaca                   25. Temmuz.2021

Türkiye’nin sınır komşusu olan İran, tarihi, coğrafî ve jeopolitik konumu, nüfus ve kültürel kimliği itibariyle Türkiye ile aynı coğrafi bölgede bulunan fakat farklı politikalar izleyen, farklı cephelerde yer alan ve farklı devlet özellikleri taşıyan, büyük imparatorluklar kurmuş, derin devlet gelenekleri bulunan Ortadoğu dediğimiz bölgede hemen hemen aynı nüfus kapasitesine sahip  güçlü ve etkin ülkedir.

İran ile Türkiye ilişkileri Osmanlı döneminden beri sürekli inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Özellikle Osmanlı zamanında sınır anlaşmazlıkları yaşanmış ancak 1639 tarihinde imzalanan Kasr-ı Şirin anlaşmasından beridir herhangi bir sıcak çatışma yaşanmamıştır.

Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde ve Kurtuluş Savaşı sürecinde Türk-İran ilişkileri gelişmeye başlamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve ardından İran’da da Pehlevi Hanedanı’nın yönetime gelmesi ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler düzelme yoluna gitmiş ve İran İslam Devrimi’ne kadar yapısal anlamda çok fazla anlaşmazlık ve sorun yaşanmamıştır.

İran’ın siyasal rejimi Türkiye tarafından laiklik sistemine ve kendi rejimine karşı tehdit olarak algılanırken Türkiye’nin bir NATO ülkesi ve Batıya yakınlığı ise İran yönetimi tarafından sürekli eleştiri konusu olmuştur.

Ancak 2002 yılında Türkiye’de iktidara gelen AK Parti’nin siyasal tabanının ve kurucularının Milli görüş çizgisinde olan kişilerden oluşması ve dış politika söyleminde komşu ülkelerle sıfır sorun ilkesi ile hareket etmesi hem İran hem de diğer komşu devletlerle ilişkilerin gelişmesi yönünde yeni bir sürecin başlangıcı olmuştur.

Türkiye’nin Ortadoğudaki imajı olumlu yönde gelişmiş, ülkeler arası arabuluculuk yapmaya başlamış ve Türkiye’nin yıldızı kısa sürede parlamıştır. Türkiye’nin 1 Mart tezkeresi olarak ta bilinen, 25 şubat 2003’te Hükümet tarafından kerhen TBMM’ye sunulan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunması için Hükümete yetki verilmesine ilişkin başbakanlık Tezkeresi nin Genel kurul tarafından reddedilmesi, AB ile ilişkilerinde ciddi ilerleme kaydetmesi, Gazze saldırılarına yönelik gösterdiği tepkiler ve Davostaki One Minute çıkışı İslam dünyasında Türkiye’yi farklı bir konuma taşımış ve Türkiye’nin Ortadoğu da ki imajının olumlu bir şekilde değişmesine neden olmuştur.

AK Parti’nin iktidara geldiği dönemde Türkiye-İran arasındaki ticaret hacmi oldukça düşük seviyede ve daha çok Türkiye’nin ithalatının ağırlıklı olduğu bir yapıdadır. 2003 yılında Türkiye’nin İran’a 534 milyon dolarlık ihracatı bulunmakta iken 1.861 milyon dolarlık da ithalatı bulunmakta idi. Dış işleri Bakanı Abdullah Gül’ün Tahran ziyareti sonrası ise İran Tarafından da Türkiye’ye ziyaretler olmuş ve iki ülke liderlerinin karşılıklı ziyaretleri ve iş birliğini geliştirme yönündeki gayretleri kısa sürede etkilerini göstermiştir. Türkiye-İran ticari ilişkileri ve karşılıklı yatırım faaliyetlerinde özellikle 2003 yılından itibaren önemli bir canlanma yaşanmıştır. İran ile 1996 yılında bir milyar dolar civarında olan dış ticaret hacmi 2003 yılında 2,4 milyar dolar olmuştur. Bu Ticaret hacmi 2004 yılında 2,77 milyar dolar, 2005 yılında 4,38 milyar dolar, 2006 yılında 6,7 milyar dolar ve 2007 yılında ise 8 milyar dolar olmuştur. Dış ticaret hacmi karşılıklı iş birliği ve güven ortamının sağlanması ile çok geçmeden 2008 yılında 10 milyar, 2009 yılında ise 5,5 milyar dolara gerilemiş ancak 2010 yılında 10,7 milyar dolara yükselmiş olup 2011 yılında ise 16 milyar dolara ulaşmıştır. Suriye krizi patlak verene kadar Türk sanayicileri ve iş adamları bakımından İran pazarı cazibe merkezi olmuştur. Böyle bir ortamda Türkiye İran ile coğrafi ve kültürel bağlarını kullanarak pazarda mevcut Türk malı imajını daha da geliştirmiş ve diğer ülkelere kıyasla rekabet avantajını kazanmıştır. Suriye krizi ile birlikte düşüşe geçen Ticaret hacmi 2012 yılında 21,9 milyar dolar; 2013 yılında 14,5 milyar dolar, 2014 yılında 13,7 milyar dolar, 2015 yılında 9,7 milyar dolar olmuştur. 2018 yılında ise 9,3 milyar dolar olmuştur.

Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği ürünlerin başında petrol ve doğalgaz gelmektedir. Türkiye’nin yıllık petrol ihtiyacının %35’i ve doğal gaz ihtiyacının %19’u İran’dan tedarik edilmektedir. Bu bağlamda ithalat rakamının ihracat rakamlarından fazla olmasının ise doğal bir sonuç olduğunu söylememiz mümkündür. Yine Türkiye İran’a makine-teçhizat ve sanayi ürünleri ihracatı ile İran’ın ihracat pazarından önemli bir pay almaktadır.

2000’li yıllarda Türkiye-İran İlişkilerinde normalleşme sürecinin yaşanmasının başlıca nedenlerinden birisi 2002 seçimlerinde AK Parti’nin Türkiye’de iktidara gelmesi ile yeni bir dış politika söylemi geliştirilmesi olmuştur. Bununla birlikte Türkiye’de hızlı bir şekilde ekonomi büyümüş ve ekonominin büyümesi ile enerjiye olan ihtiyaç artmıştır. Bu doğrultuda Türkiye-İran arasında güvenlik ve ekonomi ile ilgili unsurlar iki ülke ilişkilerini şekillendiren temel unsurlar olarak kabul edilebilirken bu dönemde en fazla ekonomik ilişkiler gelişmiştir.

Türkiye’nin İran ile sınır komşusu olması ve İran’ın çok zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olması ve Türkiye sanayisinin her geçen gün gelişmesi sonucu enerjiye daha çok ihtiyaç duyması sonucu Türkiye Doğal Gaz ve Petrole olan ihtiyacını Rusya’nın yanında İran ile yaptığı anlaşmalarla İran’dan karşılama yoluna gitmiş bu da Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesinde önemli bir yere sahip olmuştur. Ayrıca 2003 yılında ABD’nin Irak’a Müdahalesi Irakın parçalanması ve Irakın Kuzey’inde bağımsız bir Kürt Devletinin ortaya çıkması ihtimalini gündeme getirmiş ve bu durum Türkiye ve İran içinde ortak güvenlik sorunu olarak algılanmıştır. Bu doğrultuda ilişkiler geliştirilmiş ve Temmuz 2004’te Türkiye’nin mekik diplomasisi sonrası İran PKK’yı terör örgütü olarak kabul ederken Türkiye’de İran karşıtı Halkın Mücahitleri Örgütü’nü terör örgütü olarak kabul etmiştir.

Türkiye ile İran en iyi ilişki durumunu 2006 ile 2010 yılları arasında İran’a yönelik Başta ABD ve Avrupa birliği ülkeleri tarafından uygulanan ambargo döneminde yaşamıştır. İran ambargodan en az şekilde zarar görmek için Türkiye ile ilişkilerini iyi tutmuş Türkiye ise hem içerde hem de dışarda sahip olduğu olumlu kredi ile İran’la her türlü ticari ilişkiye girebilmiştir.

Özellikle 2000’li yıllarda Türkiye-İran ilişkilerinin stratejik bir dengeye oturtulması başarılmış olup bunun devamı ise her iki ülkenin de siyasi, ekonomik, askeri ve stratejik çıkarları açısından elzemdir. Çünkü bu tür güçlü bölgesel devletlerin iş birliği yaparak çıkar elde etmeleri çatışmalarının doğuracağı zarardan çok daha önemlidir.

Netice itibariyle Jeopolitik ve stratejik açıdan bölgelerinde çok önemli olan Türkiye ve İran'ın konumları gereği birbirlerine güvenmeleri ve iş birliği yapmaları için birçok nedenleri vardır. Öncelikle her iki ülke arasında tarihten gelen ortak değerler ve ortak kültür bulunmaktadır. Bunların dışında her ne kadar mezhepsel farklılık olsa da iki ülke insanının hemen hemen tamamına yakını Müslüman’dır.

Diğer yandan İran’ın sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz kaynakları, ülkemizin ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının en ucuz şekilde temini açısından çok önemlidir, İran için ise ülkesinde bulunduğu bu enerji kaynaklarının başta Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden başka ülkelere İhraç edilmesi çok önemlidir. İran nüfusunun etnik yapısı içerisinde yaklaşık %40’ını Türk kökenli Azeri nüfusunun oluşturması ve bu Türk nüfusunun varlığı ile birlikte sınır komşumuz olması nedeniyle ve yine tarihsel süreçten gelen ortak değerler neticesinde ilişkilerimizin geliştirilmesi gereken önemli bir ülkedir. Ancak İran’la yapılan ticari ilişkilerde Türk firmaları açısından uygun bir pazar olmasına rağmen İran devletinin sistemi ve işleyişinden kaynaklı zaman zaman problemlerde yaşanmaktadır.

İçinde bulundukları coğrafyada iki önemli ve belirleyici ülke konumunda olan Türkiye ve İran’ın ikili ilişkileri, ekonomik, jeopolitik, tarihi, kültürel ve stratejik gibi etkenler olmak üzere birçok faktör tarafından belirlenmekte ve bu durumun gelecekte de devam edeceği öngörülmektedir. İki ülke arasındaki bölgesel rekabet, bürokratik engeller ve kökü geçmişe dayanan karşılıklı algı bozuklukları ekonomik ve siyasi ilişkilerin sahip olduğu potansiyelin altında kalmasına neden olmaktadır. Halbuki bu algı ve ön yargı ortadan kaldırılabilse iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasal faaliyetlerin artması sağlanacak ve bu da bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına ve güvenlik ortamının daha güçlü bir şekilde oluşmasına olumlu katkılar yapacaktır.

İran ve Türkiye arasındaki iyi ilişkiler her iki ülkenin çıkarları için de önemli fırsatlar sunabilecektir. İran’da Türkçe konuşan insanın çok olması ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi açısından büyük önem taşımakta olup her iki ülkede bunu fırsata dönüştürmelidir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki Türkiye-İran ilişkilerinin iyi olması ülkemizin ve bölgemizin menfaati ve huzuru içinde önemli ve gereklidir. 2000’li yıllarda uygulanan politikalar çerçevesinde Türkiye ve İran arasındaki ekonomik ilişkiler tarihinin en iyi dönemini yaşamıştır.

Türkiye ve İran arasında gerçekleşen ekonomik ve ticari faaliyetlerin önündeki yapay engeller geride kaldıkça, iki ülkenin farklı stratejik hesaplarını törpülemek zorunda kalacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

Türkiye’nin giderek artan nüfusu, gelişen sanayisi ve buna bağlı olarak artan enerji ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlaması ve bunun içinde, dünyanın dördüncü en geniş ispatlanmış petrol rezervlerine ve Rusya’nın ardından ise en zengin ikinci ispatlanmış doğal gaz rezervlerine sahip olan İran’la ilişkilerini iyi tutması gelecekteki enerji ihtiyacını uygun koşullarda karşılayabilmesi için bir zorunluluk haline gelmektedir. İran için ise Türkiye vazgeçemeyeceği çok önemli bir pazar olup ayrıca Avrupa ülkelerine ulaşabileceği bir köprüdür.

İşte bu nedenlerden dolayı İran, Türkiye için Türkiye de İran için vazgeçilmez özellikler taşımaktadır...

Kaynakça:

Abrahamian, E. (2017). Modern İran Tarihi. İstanbul KültürYayınları.

Bağcı, H., & Sinkaya, B. (2006). Ortadoğu Projesi ve Türkiye: AK Parti’nin Perspektifi. Akademik Orta Doğu, 1(1), 21-37.

Büyükgenç. Ö. (2020). XXI. Yüzyıl Başlarında Türk Dış Politikası Çerçevesinde Türkiye-İran İlişkileri, Yüksek Lisans Tezi, Karabük Üniversitesi Uluslararası Politik Ekonomi, Karabük.

Caşın M. H., “İran’ın İki Deniz Jeopolitiğine Dayalı Stratejik Değişim Arayışları” Avrasya Dosyası, İran Özel, Cilt 5, Sayı 3, 1999.

Dialılı, M. R., & Kellner, T. (2013). Arap Baharı karşısında İran ve Türkiye. İstanbul.

Erol, O. (2007). İran İç Politikasında Azerbaycan Türkleri (1906-2006). Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.

Genççiftçi, K. (2015). AK Parti Hükümetleri Döneminde Türkiye-İran ilişkileri. İstanbul Üniversitesi.

Gök G. (2005). İran’ın Bölgesel Politikaları ve Türk-İran ilişkileri. Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gebze. 

İnat, K., & Telci, İ. N. (2009). Türkiye’nin İran, İsrail, Filistin ve Suriye Politikası 2009.

Kahraman E. (2013). 2000’li Yıllarda Türkiye-İran İlişkilerini Etkileyen Faktörler. Yüksek Lisans Tezi. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Antalya.

Özcan, Nihat Ali (2006). İran Sorununun Geleceği Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiyeye Öneriler, TEPAV Raporu, TEPAV Ortadoğu Çalışmaları-I, 2006. 

Sarıkaya, Y. (2012). Geçmişten Günümüze İran: Tarih, Siyaset, Toplum ve Kültür. Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı Dış Politika Araştırmaları Merkezi Raporu, Sayı 2.13, Ankara. 

Uygur, H. (2017). Yeni dönemde Türkiye-İran ilişkileri.

Yılmaz, M. (2015). Suriye krizi ekseninde Türkiye-İran ilişkileri. Atılım Üniversitesi.

Zeybekçi, N. (2015). İran ile Yaşanan Ekonomi.

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

ALTINBAŞ Kuyum
OPET

E-Bülten Aboneliği