Telefon
WhatsApp
OSMANLIDAN GÜNÜMÜZE DIŞ YARDIMLAR
Hax

OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE DIŞ YARDIMLAR

Dr. Tayfun ATMACA                                                                          29.03.2021

Dış yardım düşüncesi ve pratiği, gelişmiş ülkelerce yıllardır benimsenen bir politika tercihi olarak dikkat çekmektedir. Bu yaklaşım, Osmanlı döneminde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti tarafından da belli öncelikler çerçevesinde uygulana gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde ya da sınır ötesinde yaşayan yabancı ülke ve topluluklara yardımında bir mağduriyetin giderilmesi, politik himaye gibi nedenlerin yanında dini hoşgörünün baskın izleri de vardır. 1492 yılında İspanya’dan sınır dışı edilen Yahudilerin Osmanlı topraklarına kabul edilmesi, dış yardım kategorisinde değerlendirilebilecek fedakâr bir uygulamadır.

Osmanlı Devleti’nin dış yardımları dış politik dengelere yön veren bir etkililikte kullandığına ilişkin örnekler, daha çok Gayrimüslimlere yönelik yardımlarda belirginleşmektedir. Örneğin, Alman Kralı Şarlken’e mağlubiyeti nedeniyle, Fransa Kralı I. Fransuva’nın Kanuni’den yardım isteği üzerine, 1526 yılında kesin zaferi sonuç veren Osmanlı yardımı, Avrupa’daki güç dengesine bir yön verme niteliği de taşımaktadır.

Yine bu paraleldeki bir diğer uygulamada, Polonya’dan 1748 yılında göç ederek Osmanlı Devleti’ne sığınan üç yüzü aşkın Polonya vatandaşı, Osmanlı uyruğuna geçmek ve uygun bir mahalde iskân talebinde bulunmuşlardır. Gereken düzenlemeler yapılarak söz konusu göçmenler, Selanik ve civarına yerleştirilmişlerdir.

Sığınmacıların kabulüne ilişkin örnekler arasında Avusturya ve Rusya ile bir savaş riskine rağmen Macar göçmenlere sahip çıkılması da vardır. “İnsanlığın Son Adası” olarak nitelenen Osmanlı Devleti, baskı ve zulümden kaçan pek çok topluluğun sığınma ve yaşama alanına dönüşmüştür.

Farklı inanç mensuplarına yönelik yardımların, Osmanlı maliyesinin sıkıntılı durumuna karşın 19. yüzyıl sonlarında dahi devam etmesi, konuya ne ölçüde stratejik bir önem yüklendiğinin de kanıtı gibidir: 1869 Yılında Bulgaristan’ın İslimye Sancağına bağlı Bergos kasabasında tamamlanamayan kilise inşaatı için halkın Sultan Abdülaziz’den yardım talebi üzerine, Hazine’den 5 bin kuruşluk yardım gönderildiği belgelenmektedir.

Bu paralelde, Bosna’nın Yenipazar kentinde yapımı süren bir kilise inşaatının eksiklerinin giderilmesi amacıyla 1872 yılında hazine’den yapılan yardım dolayısıyla, yöre halkı Sultan Abdülaziz’e sevinç ve teşekkürlerini ifade eden bir mektup sunmuştur.

Yine, 1891 yılında Maruni vatandaşların Roma’da yaptırmak istediği okul, Hanedan’ın himayesinde ve hazine’den sağlanan 10 bin franklık finansal destekle tamamlanmıştır.

Kayda değer bir başka örnekte ise 1913 yılında Süveyde (Suriye) semtinde arsa ve inşaat giderleri Hazine’den karşılanmak üzere, Dürziler için bir mabed yaptırılması hususunda bir meclis zaptı bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşının hemen öncesinde Sultan Mehmed Reşad döneminde yaptırılan bu mabed için toplam 53 bin 837 kuruş ödendiği anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede pek çok yardım örneğinden bahsetmek mümkünse de Osmanlı Devleti’nin ABD ve İrlanda ile arasındaki yardım ilişkilerinin, diğerlerine kıyasla daha uzun süreli etkilere sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Osmanlı-Amerikan yakınlaşmasında yardım ilişkilerinin gerçekten de önemli bir etkisi olmuştur. ABD’nin Osmanlı coğrafyası ile ilk resmi teması, 1786 Haziran’ında Fas ile temelde ticaret güvenliğine ilişkin bir anlaşma olsa da doğrudan bir ticaret anlaşmasının (Türk-Amerikan Dostluk Ticaret ve Seyr-i Sefain Anlaşması) imzalanması 7 Mayıs 1830’da gerçekleşebilmiştir. Arzu edildiği şekilde uygulanamasa da bu anlaşmanın gizli maddesi ise Osmanlı Devleti için savaş gemisi inşasını, bu amaçla kereste tedarikini ve teknik yardım sağlamayı içermektedir. Bu süreçte ABD’nin Osmanlı topraklarındaki diplomatik temsilciliklerinin sayısı artmaya başlamış; münasebetlerin olumlu seyrine paralel olarak denizcilik alanındaki gelişmeleri yerinde incelemek üzere Bahriye Mektebi hocalarından Binbaşı Emin Efendi 1850 yılında ABD’ye gönderilmiştir. Altı ayı geçen çalışma ziyareti sırasında Osmanlı temsilcisini ağırlamak için Amerikan Hükümeti’nce 10 bin dolarlık ödenek ayrılmış; büyük ilgi ve kabul gören Emin Efendi’nin onuruna, Beyaz Saray’da dönemin ABD Başkanı Millard Fillmore tarafından bir yemek tertip edilmiştir.

Öte yandan telgrafı bulan ABD’li Samuel Mars için insanlığa hizmetinden dolayı İngiltere ve Fransa gibi ülkeler ödül verirken, Osmanlı Devleti de bu amaçla 1858 yılında, 21.496 frank bağışta bulunmuştur.

Osmanlı-Amerikan yardımlaşmasında öne çıkan başka örnekler de vardır: Öncelikle 31 Mayıs 1889 yılında ağırlıklı olarak Johnstown’da yaşanan ve binlerce kişinin ölümüne, salgın hastalıklara ve büyük ekonomik hasara yol açan “yüzyılın sel felaketi”ne, 1 Haziran’da üç gün süren bir yangının da eklenmesi, ABD’yi son derece müşkül duruma sokmuştur.

Bu konuda yapılan bir arşiv incelemesi göstermektedir ki kurulan yardım komitesinde Rusya, Fransa, İngiltere, Avusturya, Almanya’nın katkıları olsa da bölgeye yardım ulaştıran ilk ülke, Osmanlı Devleti olmuştur. Dönemin İstanbul elçisi Oscar Strauss’u kabul eden İkinci Abdülhamid’in, felaketten duyduğu teessürü ileterek, 200 Osmanlı Lirası nakdi yardım ile gıda yardımının ivedilikle ulaştırılmasını sağladığı anlaşılmaktadır. Bilahare 1 Eylül 1894 tarihinde Minnesota ve Wisconsin eyaletlerinde çıkan yangın için Sultan’ın 300 lira göndermesi, başta Chicago Daily Tribune olmak üzere Amerikan basınında geniş yer bulmuştur.

Osmanlı coğrafyası dışında bir ülkeye yapılan dış yardımların belki de en uzun soluklu iz bırakanı, 1847 yılında Sultan Abdülmecid’in İrlanda’ya gönderdiği kritik destektir. 1845-1849 tarihleri arasında etkili olan ve büyük felaket/büyük açlık (Great Famine) olarak bilinen kıtlık günlerinde Katolik İrlanda için hazırlanan erzak yüklü iki geminin Dublin’e girişinin İngiliz müdahalesiyle bloke edilmesi üzerine manevra yapan gemiler, yüklerini Dublin’e 70 mil mesafedeki Drogedha’ya boşaltırlar. Britanya Kraliçesi Victoria’nın engellemesine rağmen, düşünülen 10.000 poundluk yardımın da ancak 1.000 poundunun ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabildiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan bahse konu insani yardımın çok net bir diplomatik sonuç doğurduğu da kaydedilmektedir. Buna göre Lozan Müzakereleri esnasında İrlanda delegesinin tutumu, Türk delegasyonunda raportör olarak yer alan ünlü şair Yahya Kemal Beyatlı’nın dikkatini çeker. Zira Avrupalı temsilciler sürekli Türkiye aleyhinde oy kullanmakta iken; İrlandalı diplomat sürekli Türkiye lehinde el kaldırmaktadır. Bir fırsatını bularak bu durumun sebebini soran Beyatlı şu cevabı alır: “Böyle yapmaya mecburum. Sadece ben değil, her İrlandalı bunu yapmak durumundadır. Bizim kıtlık ve felaketle acı çektiğimiz dönemde sizin Osmanlı atalarınız hem para hem de gemilerle erzak gönderdiler. O zor günlerde bize uzanan yardım elini asla unutmadık. Ulusunuz her zaman bizim desteğimizi hak ediyor.”

Son olarak, bazı kaynaklarda, özellikle erzak yüklü gemiler kısmı efsane olarak değerlendirilse de konu bu haliyle 2010 Mart’ında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştiren İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Mc Aleese tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e aktarılmış ve iki ülke dostluğunun tarihi derinliğinin kanıtı (Hürriyet, 2010) olarak gösterilmiştir.

Yakın tarihimize bakıldığında dış yardımların daha profesyonel standartlar taşıdığı görülmektedir. 1992 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla 15 yeni devletin kurulması ve özerk bölgelerin bağımsızlık mücadelelerine girişmesi, hem bölge hem de tüm dünya ülkeleri için Avrasya’nın önemine ilişkin yeni politikaları gündeme getirmiştir. Bu gelişmeler ışığında 1992 yılında teknik yardımların tek elden gerçekleştirilmesi kapsamında, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı kısa adıyla (TİKA), devlet tarafından kurulmuştur.

TİKA, 60 farklı ülkede 62 Program Koordinasyon Ofisisiyle, 5 kıtada yaklaşık 30 bin proje yürütmenin yanısıra, 100 civarı ülkede bizzat çalışmalar da bulunarak, ciddi bir kamu diplomasisi faaliyeti yürütmekte, bölge halkının ihtiyaçlarını ön plana çıkartan karşılıklı işbirliği ve ortak değerler üzerinden yürütülen çalışmalarla, güvenilirlik ve uzun vadeli politikalarda dostane temeller atmaktadır.

Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika’da yürütülen TİKA projelerinde; birçok farklı ülkeden 25 bin uzmana eğitim verilmiş, devlet binalarında, okullarda, kültürel, tarihi vb. öncelikli yapılarda tamiratlar gerçekleştirilmiş, Türkoloji Projesi ile Türk dilinde eğitimin önemi vurgulanmış, sağlık merkezleri ve hizmetleri ile bölgedeki insanlarla birebir iletişime geçilmiş, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesinde gerekli donanım ve destek ile projeler yürütülmüştür.

Türkiye’nin dünyaya uzanan dost eli olan TİKA, kalkınma yardımları ve bölgesel projelerin yürütülmesinde, tüm dünyada süren rekabet ve işbirliği ortamında mevcut trendleri yakalamak, Türkiye dış politikasındaki önemini korumak ve dış politikada çoğunlukla eksikliğini hissettiğimiz Türkiye lobisine katkı sağlamak amaçları doğrultusunda, hizmet ve etki kapasitesini geliştirerek, yeni atılımlarla olumlu bir Türkiye algısının oluşumuna olan desteğini sürdürmeye devam etmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

ALTINBAŞ Kuyum
OPET

E-Bülten Aboneliği